Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana (İçimdeki dertler, yaş dolu gözlerim senin için ağlasa,)
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana (Gözyaşlarıma gâlip gelir aşikâr olurdu gizli sırlarım sana)
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl (Sen güzellik tahtında, bense senin uğrunda, ayaklar altında)
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman’ım sana (Karınca halini nasıl arz ede, Süleyman’ım sana.)
Şem’i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar (Muma bak ki senin meclisinde ağlayıp baştan çıkar)
Hoş yanar yıkılır ey şem’-i şebistânım sana (Ne hoş yanıp yıkılır senin için ey odamı aydınlatan)
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben (Aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum)
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana (Gün gibi âşikârdır sana ey ay gibi parlayanım)
Dün rakîbin cevrini men’ eyledin ben hastadan (Dün rakibi meneyledin eziyet etmekten bu hastaya)
Eyledi te’sir gûyâ âh u efgânım sana (Âh ve feryatlarım galiba sana tesir etti)
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum (Ayrılık yarasını şerh etmek mümkün değil dostum)
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana (Göğsümdeki yarıkları haber versin açık duran yakam,)
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî’nin harâb (Eziyetinle Avnî’nin gözünü gönlünü harap etme)
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana (Zira bu deniz ve ocak(maden) inci mücevherler verir sana.)
Avnî
(Fatih Sultan Mehmed)