Küreselleşmenin zirve yaptığı dünyamızda, devletler korona virüsün ardından, tam toparlandık derken Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle küreselleşmenin yarattığı rehavetin sonucu olarak ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Çip kriziyle başlayan ekonomik dalgalanmalardan sonra bağımlı oldukları Rus Doğalgazı nedeniyle Rusya'ya yapılan komedi şeklinde etkisiz yaptırımlar ulusların küreselden çıkıp "Ulusun İçin Ulusunda Üret" politikasını doğurmuştur. İlginç bir şekilde Trump bu işi başarı ile yerine getirmiş ve barış yanlısı politikaları olmasına rağmen ABD başkanlığından üzücü bir şekilde ayrılmıştır.
Türkiye'nin de uygulamaya çalıştığı bu politika için ilk adım olarak suriyelilerin ülkeye koşulsuz şartsız kabul etmesi hatasıyla başlamıştır. Avrupa'ya ise bak bana yardım etmezseniz göç ettiririm şeklinde tehditleri ile bir miktar para kazanmasına karşın yetersiz alt yapı nedeni ve birden gerçekleşen bu göçle nüfusunda oluşan arz-talep dengesini koruyamayacak noktaya gelmiştir. Enerji, gıda gibi temel sektörlerle başlayıp diğer bütün sektörlerde ihracat rekoru hedefi yürütme politikası, ithalat yapma zorunluğu doğurmuş, ekonomik çöküşün ve Türk Lirasının itibarsızlaştırılması ile devam etmiştir. Bunun en net kanıtını ise Ticaret Bakanlığının açıkladığı Dış Ticaret Dengesi tablosunda görebilmekteyiz.